2 Nisan 2008 Çarşamba

adı olmayan XVII

-hüzün dolu değilmi?
--bazı melodiler alıp götürür insanı,daha önce gitmemişsindir oralara ama tanıdık gelir nedense...
-dans etmek istiyorum...
--bende uçmak...



ilk önce kadehine biraz viski aldı sonra eğilip paketten bir sigara çıkardı,parmakları arasında yuvarladı sıgarayı,en sonunda da yaktı,derin bir yudumda dikti kafasına viskiyi,geriye yaslanıp o ilk anı düşünmeye koyuldu......
...perona giren trenin sesiyle irkilerek başını kaldırmış ve okumayı bırakmıştı kadın...kendisiyse mutluluk sarhoşuydu o an ,yaşanmış bir rüyadan uyanmış hissediyordu...sonra,kaygılandı...trenin gelişi,onun gidişi demekti...kadın çoktan ayağa kalkmıştı ve ona bakıyordu...
-siz! dedi...-gelmiyormusunuz?
--geliyorum tabiki,ama yolculuk nereye,aynı yöndemiyiz?
kadının yüzündeki gülümseme yaşama merhaba sunarcasına güzeldi ve anlam yüklemeye cesaret edemiyordu ona bakarken...
-en uzağa gidiyorum ben,olabildiğince...
--ben...o kadar değil,ama gittiğim yere kadar eşliğinizde olmak isterim demişti kararsızca...utanmıştı ama bir o kadar da cesaretini sevmişti...
-tabiki,sevinirim demiş ve arkasını dönerek yürümeye başlamıştı kadın...
hareket edemedi ilk önce,ardından giderse bir çok şeyi kendi ardında bırakacak hissi uyanmıştı ve nedensiz kaygı duymuştu...
-e hadii diye seslendiğini duydu,başını kaldırdığında bekleme odasının kapısında durmuş eliyle ona gel işareti yaptığını gördü...zaten ne var ki geride bırakabileceğim,hepsi bu işte bir ben birde ben,neden kaygı duyuyordu ki...çantasını alıp kitabını hızla içine atıp yürümeye başladı,hatta koşar adımdır,mutluydu...

insanlar iniyordu trenden ve insanlar biniyordu yine…kalabalığın içinde rastladıkları görevliden rica etmişlerdi aynı bölümde yan yana oturabilmek için…ve başarmışlardı,eşyalarını yerleştirip yemek bölümün olduğu vagona geçtiler hemen...susamışlardı…yemek için hafif bir şeyler isteyip,şarap siparişi verirken ansızın kalkmış ve hızla dışarıya doğru yürümüştü,pencereden gördüğü şeyi almak için…tekrar dışarı çıkarak kalabalığa karıştı…kadının şaşkın bakışlarını görmüştü giderken ama nasılsa geri döndüğünde sevineceğini umuyordu…ve ordaydı işte,pencereden gördüğü…elinde gül dolu bir sepetle yaşlı bir çiçekçi…en küçük tomurcuğa sahip tek bir gül almış ve elini cebine sokup kağıt para çıkararak kadına uzatmıştı,bedelini sormadan hiç…yaşlı kadın memnun bir ifadeyle teşekkür etmişti kendisine…geri döndüğünde masasına,kadehin yanına bırakırken gülü,kendisine şaşmıştı…hayatında hiç bu günkü kadar cesur hamleler yaptığını hatırlamıyordu…

Hiç yorum yok: