19 Nisan 2008 Cumartesi

KADEŞ SAVAŞI ve ben

Kral Mutavalli ve II Ramses…bir gün satranç oynamaya karar vermişler…Sevgili İsa nın doğmasına 1299 yıl kala…satranç tahtası olarak Kadeş’i seçmiş bizimkiler…Mutavalli o zaman ki Anadolu kaplanı Hititlerin Kralıymış…II Ramses’te şimdi ki mısırla hele de popcorn’la hiç alakası olmayan Kuzey Afrika’nın ve hatta dünyanın o dönemlerde ki en güçlü devleti olan Mısır’ın firavunuymuş…bütün yeryüzünde ki en güçlü devlet ve kralları…güç dengesi işte…adamlar dünyanın yarısına sahipler ama illa geri kalanı da alınacak…ah şu açgözlülük…neyse fm oyun/savaş başlamış ve bu Kral Mutavalli bütün taşlarını kadeş yakınında ki tepelerin etrafına dizer…ve bir dizi ajanpiyonu da kendisine doğru hamle içerisinde ki Ramses tarafına yollar…Ramses ise bütün taşlarını dört parçaya ayırmış ve her bir parçaya kutsal tanrılarının adlarını vererek Mutavalli’nin üzerine doğru salmaktadır…Rakale Grubu,Ptahfil grubu,Sethat grubu ve kendisinin başında olduğu Amonvezir grubu…bizim koca Ramses kendine ve bi sürü bi sürü olan tanrılarına güvenerek ve geçtiği asi nehrinden bol bol balık avlayıp şarap içerek ilerlemektedir…Kral Mutavallinin ajanları ilersinde ki bir köye gelirler ve köy meydanında bulunan kayfede çay içerken etrafa bir dedikodu yayarlar…biliyonuzmu ahali bu Hitit ordusunu gördük gelirkene,Halepteydiler ne güçlü bir orduları var yav demişler…üşenmedik saydık tam 3000 savaş arabası ve 17,000 asker…hepside Anadolu kaplanı…vay anam vay demişler…karşı kaavede kulaklarını dikmiş onları dinlemekte olan Ramses’in kazkafalı ajanpiyonları not almaktaymış tüm bunları papirüslere…neyse onlar çayları içmiş kıs kıs gülerek çıkarken bunlarda kös kös koşturmaya başlamışlar Firavunlarına…içlerinden de hesap yapıyorlarmış bizimde 2000 arabamız ve 20,000 askerimiz var diye…hemen hemen eşitiz eh artık kim daha erkekse demişler…koşmuşlar yada atlarını koşturmuşlar...orda değildim o an bilemiyorum ben diğerlerinin Hititlerin peşindeydim…Ramses’e yetiştirmişler konuyu…Ramses’te demek eleee demiş…yürüyün Ravezir grubu diye direkt veziri sürmüş ortaya…diğer gruplar arkada kalmış…öte yandan Mutavalli planın işlediğini görünce ajanpiyonlarına bir aylık ücretsiz izin ve ekstra prim vererek doğruca fil,at ve piyonlardan oluşan grubunu yan taraftan Ramses’in Rakale grubuna saldırmış…grup çok şaşkınmış tabi…beklemiyormuş…ön taraftaki Amonvezir grubuna komuta eden firavunları Ramses nerdeymiş acaba…paniklemiş bu grup Mutavallinin ani ve beklenmedik yoğun saldırısından dolayı bozguna uğramış birçok taşı kaybetmiş Ramses…ve Mutavalli kendisine doğru geri dönüp ataktaki Amonvezir grubunu arkadan vurunca tahtada ki taşları gittikçe azalmış Ramses’in…bir durum değerlendirmesi yapmış…demiş oyunu kaybediyoz bari pata götürelim...bütün gücüyle saldırıya geçmiş,hatta geçen tapınaklarda ki duvar yazılarında okudum diyor ki orda Ramses kendisinde olan güneşin gücüyle parlayarak Mutavallinin ordusunu püskürtmüş falan ama yok öyle bişi,…Mutavalli ve taşları saldırı varyasyonunun sağlam olmasına güvenerek rehavete kapıldıkları ve ganimet derdine düştükleri için tahtadaki savunmasız taşları desteklememişler…Ramses Amonvezir grubuyla arkadan gelen Ptahfil grubunun desteğiyle durumu eşitlemeye çalışmış ve başarmış…Mutavalli bu varyant sonrası geri çekilmiş…aslında o kadar da çok taş kaybetmemesine rağmen bütün taşları bi araya yığmış…dağınık durumdaki Ramses grupları çevrelemiş bunları…uzun bir süre bu şekilde taktiksel vur kaçlar yaşanmış ve her iki tarafta çok yıpranmışlar…sonra her iki oyuncu kendi durumlarını gözden geçirmiş…Kral Mutavalli bakmış tahtaya fazla bir kaybı yok ama durumu kritik…Firavun Ramses’te bakmış çok kaybı var ama elde edebileceği fazla bir şey yok kurduğu baskıdan…kalkmış ikisi de ayağa el sıkışmışlar…dimişler arkadaş anlaşalım…berabereyiz ok mi…ve herkes kendi bölgesinde kalsın bi daha savaşmayalım…işte bende tam o esnada ordaydım…kaptım ordan birkaç tomar papirüs ve didim arkadaşlar bu böyle olmaz…siz gene rahat durmazsını iyisimi yazalım bunları...kabul ettiler ve bende yazdım…ve tarihe ilk yazılı antlaşma sağlanmış savaş olarak kayıtları ben tuttum…gerçi bazıları diyo ki yok bütün bunlar Ramses’in yaptırdığı tapınakların duvarların da yazıyo yok Hititlerin kil tabletlerinde falan ama...aslında onlara kayıtları veren benim…sonra her iki arkadaş tahtada kalan taşları toplayıp gerisin geri dönmüşler evlerine…ve her ikisi de daha sonra millete ve sağa sola ben kazandım ben kazandım diye anlatıp yazsada aslında olay tamda benim dediğim şekilde olmuştur…valla bak…sonra mı onlar yoluna giderken bense kendimi Nil nehrine bıraktım…yanımda mısırlı güzel kızlar,hurmalar ve şarap testileriyle birlikte…


Hırs bazen kötüdür..odaklanırsanız bir şeye yaklaşmakta olanı göremezsiniz…Hitiler o kadar yoğunlaşmıştı ki Mısırlılara,hemen diplerinde güçlenmekte olan Asurluları göremeyip kendi sonlarını hazırladılar…ve aynı şekilde Mısırlılarda o zamanlar da ki kudretlerine o kadar güveniyorlardı ki o sıralar kimsenin dikkatini çekmeyen Hz Musa akrabalarını toplayarak orda bir yapılanmaya gitmiş ve onların sonunu getirmiştir

Hiç yorum yok: